Konsept
İstanbul başta olmak üzere büyük şehirlerimizin çoğu her geçen gün artan oranda fark edilebilir olma kaygısıyla dikey olarak inşa edilmiş yüksek plazalarla donatılıyor. Ama bu donanım biçimi şehrin ahengini daha da karmaşıklaştıran bir estetik kirlilik meydana getiriyor; hem fonksiyonel olarak hem de sürdürülebilirlik açısından yalıtılmış ve yalnızlaştırılmış yaşam ve iş ortamlarıyla bireyler ortaya çıkarıyor.
İşte LAPİS HAN'ın yüksekliğini, genişliğini, içyapısını ve çevresel düzenlemelerini tasarlarken yaratıcı ekibe ilham veren nokta, tam da bu 'sorun' oldu. Bodrum katlarıyla birlikte 12 kat olması kararlaştırılan projenin konsept tasarımı, kullanışlılık, farklı büyüklüklerde bölünebilirlik, özel ve kamusal alanların bir arada ve birbirini destekler nitelikte olabilmesi, ekonomik olması, verimlilik, gün ışığının kullanılması, iklimsel verilerden faydalanılması, kendi dünyasını kurabilmesi ve bulunduğu çevreye artı değer katabilmesi gibi ana temalar üzerine geliştirildi.
Konsept çalışmasına öncülük eden felsefe, öngörülen inşaat alanının ve imar durumunun kısıtlamalarını ve olanaklarını en olumlu şekilde kullanabilmenin yolunu bulmak oldu. Böylece 'Lego yapı' denilen ve kişisel isteklerin yerine getirebilirliği konusunda esnek olma olanağı veren temel yaklaşım ortaya çıktı. Bu doğrultuda, plazanın köse noktalarına gelen büyük ofisler dışında her şey Lego yapının atomlarını karşılayan 57 m2'lik birime göre düzenlendi. Bu birimlerin birleştirilerek büyük ofis olabilme kapasitesi göz önüne alındı.
LAPİS HAN'ın proje tasarımını sekilendiren bir diğer ana damar da ülke olarak çok iyi tanıdığımız 'eski han' formatı oldu. Bu format, açık koridorlar üzerinden sağlanan yatay ulaşımı, merdivenleri ve asansör çekirdekleriyle bütün katlara, giriş avlusuna, sosyal merkeze ve garaj katına bağlanabilen bir proje çizilmesine öncü oldu.